8 Mayıs 2008 Perşembe


TESETTÜR hakkında....


CİLBABDA RENK MÜHİM MİDİR?

Ümmü Seleme Validemiz şöyle demiştir: "Cilbab ayeti nazil olduğu zaman, Ensar kadınları siyah çarşaflara büründüklerinden ötürü, başlarında siyah kargalar varmış gibi çıktılar."
(Cessas, Ahkamü'I-Kur'an, c. 1, s. 372; Sabunî, c. 2, s. 382)Demek, başta ezvac-ı tahirat ve
Peygamberimizin kızları olmak üzere sahabe-i kiramın hanımları siyah çarşaf giymişler ve uygulama ekseriyetle günümüze kadar" siyah çarşaf şeklinde gelmiştir. Cilbabın verdiğimiz ta'rifIerinden de anlaşılacağı gibi, cilbabın asıl vazifesi kadının zinetlerini örtmesi ve dışarıda kadının çekiciliğini azaltmasıdır bunu ise siyah renk daha iyi te'min eder. Müfessir Alusi şöyle der:
"Sonra bilesiniz ki, bana göre günümüzde ileri düzeyde (müreffeh) hayat süren birçok kadının, evlerinden çıkarken, üst elbise olarak giydikleri şeyler, cilbab olamayacakları gibi, gösterilmesi yasaklanan zinetler türündendir. Çünkü bunlar nakışlı, desenli ve göz alıcı giysilerdir. Bana göre erkeklerin, kadınlarına dışarıya bu şekilde çıkma izni vermeleri, bundan hoşlanmaları ve ka¬dınlarının yabancı erkekler arasında bu şekilde dolaşmaları gayret azlığındandır. Bu, yaygın bir musibet halini almıştır. Böyle yaygın musibet haline gelen şeylerden biri de, kadınların, kayınbiraderlerinden sakınmamaları, kocalarının da buna aldırmamaları, hatta çoğu zaman da bunu bizzat kendilerinin emretmeleridir. Bütün bunlar Allah ve Rasulü'nün müsaade etmediği şeylerdir. La havle ve la kuvvete illa billah..." (Alusi, c. 17, s. 146)


CİLBABTA ARANAN ÖZELLİKLER:

fukaha-yi İslam, kadının avreti ve tesettürü ile ilgili olan bütün ayet ve hadisleri gözönünde bulundurarak, kadının tesettürü için aşağıdaki özelliklerin şart olduğunu belirlemişlerdir:

1. "Cilbab' bütün bedeni örten bir örtüdür. Cilbabın farz kılınmasının asıl hikmeti, fitneyi ortadan kaldırmak için yüz ve eller dâhil bütün bedeni örtmektir, sadece avret mahallini örtmek değildir. Çünkü avret mahalli elbise ile örtülmektedir.

2. Cilbab, ince ve şeffaf olmamalıdır. Çünkü tesettürden maksat, bedeni göstermemektir. Hâlbuki şeffaf bir örtü vücudu gösterir, hatta ba'zan daha cazib hale getirir. Dolayısı ile, bu tür bir örtü ile örtünen bayan, "Zinet yerlerini göstermesinler' emri¬ne uymuş olmaz. Rasulullah (sav) Efendimiz, ince bir örtü ile ya¬nına giren baldızı Esma'dan yüzünü çevirmiştir (Ebu Davud). Aişe validemiz, ince bir başörtüsü ile gördüğü Abdurrahman kı¬zı Hafsa'nın başörtüsünü yırtmış ve ona kalın bir başörtü ört¬müştür. (İbn-i Sa'd, Tabakat, c. 8, s. 71-72; Muvatta, Libas, s. 6)

3. Cilbab, dar olup vücud hatlarını belli etmemelidir. Hz. Ömer (ra) halife İken halka dağıttığı bir çeşit örtünün, vücud hatlarını belli edeceği için kadınlara giydirilmemesini emretmiştir. (Beyhaki, s. 234-35; Serahsi, Mebsut, c. 10, s. 155)
Kadının vücud hatlarını dışarı vuran bir elbiseye bakmak, fukaha-yi İslam’ca o uzuvlara bakmak sayılmıştır.
İbn-i Abidin, "Kim bir kadını arkadan hayale dalar ve kemiklerinin şekli belirecek derecede elbisesini görürse, Cennet'in kokusunu duyamaz' hadisini dem tutarak, "Uzuvların şeklini belli eden elbise, kalın olsa ve cildi göstermese bile yasaktır' demiştir (İbn-i Abidin).

4. Kokusunu yabancılar duymamalıdır. Allah Rasulü (sav) Efendimiz, kokuyu çok övmek ve tavsiye etmekle beraber, başkalarının duyacağı şekilde koku sürünüp dışarı çıkan kadının zina etmiş gibi günah alacağını bildirmiştir. Yani, koku sürünüp camiye giden kadının namazının kabul olunmayacağını haber vermiştir. (Ebu Davud, Teraccul 7; Tirmizi, Edeb 35; Nesai, Zi¬net 35; Darimi, İsti'zan 18.)
5. Kadının tesettür-i şer' isi erkek elbisesine benzememelidir: Rasulullah (sav) Efendimiz, "Erkeğe benzeyen kadına ve kadına benzeyen erkeğe Allah lanet etsin" buyurmuş ve "Böyle olanları evlerinize sokmayın" diye emir vermiştir. (Buhari, li¬bas 62; Ebu Davud, Edeb 53; Tirmizi, Edeb 34)

6.Kadının şer’i tesettürünün kendisi de süslü olmamalıdır. Çünkü kadınların yabancılara zinetlerini göstermeleri ayetle yasaklanmıştır. Allah Rasulü (sav) kendisine biat eden kadınlardan, cahiliyye kadınları gibi zinetlerini göstererek çıkmamaları üzere biat almıştır (Taberi, c. 1, s. 79; Heysemi, Mecmau'z-Zeva¬id, c. 6, s. 42). Kadının namahremlere göstermediği elbisesi ise istediği kadar süslü olabilir.

7.Kadının bürünmekle emrolunduğu şer’i tesettür, gayrı müslimlerin özel elbiselerine benzememelidir. Çünkü Efendimiz (asm), "Kim, bir kavme benzerse, o da onlardan olur' (Ebu Davud, Libas 4; Müsned 50; benzer bir hadis için bk. Tirmizi, Isti'zan 7) buyurmuş ve Müslümanları devamlı, başkalarından ayrı olmaya çağırmıştır.
8. Ayakkabılar, dikkat çekecek derecede ses çıkaran türden olmamalıdır. Allah (cc) bu konuda; "Kadınlar, gizlediklerinin bilinmesi için ayaklarını yere vurmasınlar' (Nur, 31) buyurmuştur.
İslam dini, sanıldığı gibi kadının süslenmesini ve güzel giyinmesini yasaklamamış, aksine buna izin vermiştir. Hatta altın ve ipek gibi değerli takı ve kumaşları erkeğe yasaklarken, kadınlara serbest etmiştir. Çünkü kadınlar fıtraten süslenmeye eğilimlidir. Ancak, kadın, süslü elbiselerini namahrem olmayan yerde, evinde, özellikle kocasının yanında giyecektir.
Bu ta'rifler muvacehesinde anlaşıldı ki, "cilbab", yüz ve eller dâhil baştan aşağı bütün vücudu örten ve beden hatlarını belli etmeyen bir örtüdür.

Elhasıl: Tesettür ikidir:
Biri: "Avretin tesettürü" dür ki; bu, "elbise ve başörtüsü" ile olur.
Diğeri: Fitne ve fesaddan mahfuz kalmak için" kadının na¬mahrem erkeklere karşı olan tesettürü" dür ki; bu da çarşaftır.

Hiç yorum yok: